Garip Devrimi ve Nâzım
Deneme

Garip Devrimi ve Nâzım

Garip kitabı Resimli Ay Matbaası tarafından 1941 yılında yayımlanmış. Kitapta yer alan ‘Şiir Hakkında Düşünceler’ başlıklı yazının telifi Orhan Veli’ye aittir. Garip şiirinin manifestosu sayılan bu yazıyı Orhan Veli Varlık dergisinde “Şiire Dair” başlıklı parça parça yayımladığı yazıları yeniden düzenleyerek oluşturmuş.

Garip kitabının Resimli Ay Matbaası tarafından yayımlanması pek de tesadüf değildir. Garip’in üç şairi de sol entelektüel çevreden gelmektedir. Resimli Ay aynı zamanda Sertellerin çıkardığı Nâzım’ın da yazı ve şiirlerini yayımladığı derginin adı. Nâzım ile bir bağlantı da Garip şiirini temsil eden üç şairden biri olan Oktay Rifat ile teyze oğlu olması.

Komünistler üstünde büyük baskıların yaşandığı bir dönemdir bu. Resimli Ay dergisinin kapatılması ve 1938’de Nâzım’ın güya ordu içinde isyan çıkarma iddiasıyla içeriye atılması bu süreçte yaşanmıştır. Cezaevinde yattığı süre boyunca Oktay Rifat, Nâzım ile doğrudan görüşmektedir. Şiirlerini ona okutmakta düşüncelerini almaktadır. Yargılanma aşamasında ve sonrasında Nâzım’ın kurtarılması için imza toplayanlar arasındaysa Melih Cevdet ve Orhan Veli de yer alır. Hatta üç günlük açlık greviyle onun serbest bırakılması için açlık grevine başlasalar da ikinci günün sonunda bırakırlar.

Nâzım, içerden çıktığı günlerde Melih Cevdet’i boynuna sarılıp kucaklayarak teşekkür eder.*

1914-15 doğumlu Garipçiler Cumhuriyet’in eğitim sisteminden geçmiş ilk kuşağı temsil etmektedirler. Garip kitabını çıkardıklarında 25-26 yaşlarında delikanlıdırlar. Nâzım 12-13 yaş büyüktür Garip’in üçlüsünden.

Nâzım, burjuva şiiri yazmakla suçladığı Orhan Veli’yi yetenekli bulsa da yeteneğini, onun bir şiirine gönderme yaparak, şeytan uçurtması yapmakla harcadığını ileri sürer. Oysa Orhan Veli, Garip’in önsözünde tam tersini ileri sürer. Devrimci tutumunun altında yatan en önemli neden, şiiri burjuvadan alıp emekçi halka yayma arzusu olduğunu ileri sürer. Nâzım, Orhan Veli’nin Mehmet Ali Sel takma adına gönderme yapacak biçimde gerçek adı Orhan’ı ve takma adındaki soyadını alarak Orhan Sel-im lakabını kullanmaya başlar. Nâzım’ın bu tutumunu alaycılık olarak almamak gerekir. Bu tutumun Orhan Veli’ye duyduğu sempatiden kaynaklandığını söylemek mümkündür.

Orhan Veli’nin yazdıklarına eleştirel baksa da yeteneğinin hakkını da verir: “İstidatlı çocuk. Bizim edebiyatta yeri var ve olacak. Ama gelgelelim onun için şiir, sanat bir çeşit marifet göstermek, hoşça vakit geçirmek, tatlı bir keder vermek, zeki bir gülümsemeye sebep olmak vasıtası.”** Elbette günümüzden bakınca bu abartılı yargının çok da doğru olmadığı sonucuna varıyoruz, çünkü daha 1941 yılındaki Garip’in önsözünde yer alan toplumcu, halkçı düşünceler Nâzım’ın bu algısını yalanlıyor. Nâzım’ın daha sonraları ona karşı övgü dolu yaklaşımı da bu yargıdan döndüğünü gösteriyor.

Orhan Veli Garip kitabının manifestosu sayılabilecek yazısının bir yerinde vurguladığı şairaneliğe karşıtlığını Nâzım’a dönük bir eleştiri olarak da okumak mümkün. Aslında sonraki kuşaktan pek çok toplumcu şairin düştüğü bir hatadır ‘şairanelik’. Şairanelik yalnızca şairler tarafından tekrarlanıp gelen aşınmış sözcük ve sözcük kümelerini içermez. O, aynı zamanda kimi şairler için bireysel hayatlarında üstlendikleri şair personasını yansıtan abartılı bir tutumdur. Şairi, şiiri aşırı yüceltmenin yansımalarını içinde barındırır. Okura üst perdeden hitap etmekle de ilgili olduğu için retoriğe ait özellikler de taşır. Retorik ise pek de saygınlığı olmayan şu veya bu biçimde retorun sözlerine inanılması için kullandığı üsluba ait tutumdur. İnandırıcılık çabasına girişip de bunu tam olarak sağlayamama şairaneliğin göstergelerinden biridir. Çünkü şair kalıplaşmış sözcük ve sözcük gruplarını tekrarlayarak aslında okura aralıksız olarak şiir okumakta olduğunun, sözlerinin kurgudan, hatta hayal ürünü safsatadan ibaret olduğunun sinyalini verip durur. Şairaneliğe geniş çerçeveden bakınca toplumcu şairlerin büyük bir kısmında bunun bir sorun olduğunu görmemek elde değil.

Aralarındaki anlayış farkına rağmen Orhan Veli ile Nâzım Hikmet’in birbirlerinin şiirlerini ve düşüncelerini izlediklerini ve önemsediklerini biliyoruz. Garip şairlerinin üçünün de Nâzım ile doğrudan bağı olduğunu söylemek mümkün.  

Garip şiirini büsbütün toplumcu şiir olarak nitelememek oldukça zordur. Onu, halkçı bir şiir ile toplumcu şiirin arasında konumlandırmak daha doğru bir saptama olur. Toplumcu şiirin halkçı yanının bulunduğu düşünüldüğünde Garip şiirinin toplumcu şiirin önemli bir kanalını oluşturduğunu da söyleyebiliriz. Söz sanatlarından arınmış bir sokak diline sahip zekâ parıltılarına, espri ve biraz da ironiye dayalı herkesin anlayabileceği bir şiir kanalı. Garip’in önsözünde sınıfsallığa da yeterince vurgu var: “Müreffeh sınıfları yaşamak için öyle çalışmaya ihtiyacı olmayan insanlar teşkil ederler ve o insanlar geçmiş devirlerin hakimidirler. O sınıfı temsil eden şiir layık olduğundan daha mükemmeliyete erişmiştir. Fakat yeni şiirin istinat edeceği zevk artık akalliyeti teşkil eden o sınıfın zevki değildir. Bugünkü dünyayı dolduran insanlar yaşamak hakkını mütemadi bir didişmenin sonunda bulmaktadırlar. Her şey gibi şiir de onların hakkıdır ve onların zevkine hitap edecektir.”

Bu çok çok önemli saptama aslında Cumhuriyetin “sınıfsız imtiyazsız” millet sloganından çok daha ilerici bir içeriğe sahiptir.

Orhan Veli’nin sınıf bilinci olmadığını söylemek, yanılgı olur, çünkü gerek şiirlerinde ve gerekse yazılarında sınıf bilincinin yansımalarını görürüz. Fakat onun bu konuda hangi kaynaklardan beslendiğini tam olarak bilmiyoruz. Büyük olasılıkla yabancı dilde okuduğu kitaplar onun yönünü çizmesinde yardımcı olmuştur.

Nâzım’ın partili bir şair olarak kendi ideolojik tutumunu önceleyerek şiir yazdığı o dönemler düşünüldüğünde, Orhan Veli’nin bıçkın ve biraz da lümpenliği çağrıştıran dizelerini ilk elden aşırı tepkisel bir şekilde yorumlamış olduğunu söyleyebiliriz. Nâzım, onun erken yaşta ölümüne çok üzülecek ve hakkında çok daha olumlu, övgü dolu sözler söyleyecektir. Nâzım’ın “Telli kavağa benzer Orhan’ım.” sözü belki de Orhan Veli için söylenmiş en içtenlikli sözdür.

Garip akımının kurucuları, başta Orhan Veli ve arkadaşları yalnızca iyi birer şair değil, aynı zamanda büyük birer devrimcidirler.

Demem o ki, Garip şiiri halkçı, toplumcu edebiyatın yüz akı bir sanat akımdır. Şiirimizi etkilemeye devam etmektedir. Genç şairlerimiz için Garip deneyimini ve birikimini içselleştirmek önemli olsa gerektir.

————————–

* C. Hakkı Zariç, 31.07.2016, evrensel.net

** Akt. Hayrettin Filiz, “Telli Kavağa Benzer Orhan’ım”: Nâzım Orhan Veli ilişkisi Üzerine 17.07.2021, egetelgraf.com

edebiyatkafe
Latest posts by edebiyatkafe (see all)

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir