Toz, Toprak İçinde
Toplumsal yaşamda her şey toz toprak. İlkeli tavır, tutarlılık, kararlılık, kriterleri temel alma yerine sübjektif, yanlı ve günü birlik davranışlar tercih edilmekte. Edebiyatımızda farklı olan bir şey yok. Sesi gür çıkan daha fazla duyuluyor ama ortada başkalarını etkileyecek bir ürün yok. Bu sıradanlığın doğal sonucu olarak küresel sistemin dayattığı algının sıradan parçası olmaktan kurtulamıyor. Söz gelimi, Ukrayna – Rusya savaşı başlı başına entelektüel düzeyde ve uzun süreli bir polemik kaynağı olabilecekken, olay sıradan bir taraf tutma meselesinden öte gidemiyor. Savaşın ekonomik, siyasal ve tarihsel özellikleri bir tarafa Avrupa ülkelerinde uygulanan Dostoyevski yasağı tam bir felaket. Dünya edebiyatını doğrudan ilgilendiren bu konudaki sessizliği nedeniyle yazar tayfası da o kadar büyük bir sefalet içinde.
Bu yazının konusu sanat nedir, sanatçı kime denir, entelektüel nasıl olunur, aydın tavrı niçin hayati meseldir?… Sorularına yanıt aramak değil. Çünkü bunlar oldu, bitti artık. Yeniden başlamak dekadan bir tutumdan öteye gidemeyecek. Zaten insanlık dijital çağla birlikte mental açıdan üst zümresini yarattı. Sanatçının konumuysa bu zümrenin gömleğinden yakalayıp soluk soluğa ve panikle koşuşan insanın konumundan ibaret. Yapay zekânın kendi yaratıcı dünyasını karartmasından kaygılanıp, her şeyin bittiğine inanmaktan şimdilik vazgeçmiş durumda.
Sanat ve edebiyat eserlerinin en temel besin kaynakları tarihsel, kültürel, ekonomik ve toplumsal yaşamdır. Bunu bütün büyük yapıtlarda görürüz. İster toplumsal ister bireysel bakış açısıyla yazılmış olsun, sonuçta toplumsal yaşamın etkilerinden arınmış bağımsız bir roman, hikâye, deneme düşünülemez. Dünya edebiyatının en parlak dönemlerinin savaşlar, salgınlar ve büyük yıkımlar, toplumsal değişimlere koşut olduğunu görmek zor değildir. Fransız ihtilali, Sovyet Devrimi ve sonrasındaki karşı devrim süreci sanatsal ivmelenmelerdeki artışın doruğudur. Ancak bu ivmelenmenin, özellikle 80’li yıllara kadar, sınıfsal tavır ve çelişkilerdeki keskinliklerin soluklandırılmış olması nedeniyle giderek azaldığını ve sanatsal üretimde verimli dönemin sonuna gelindiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
İçinde bulunduğumuz tarihsel dönemin özelliği Sovyetlerin dağılma döneminde hazırlıksız yakalanan entelektüel şaşkınlığını izleyen tüketimciliğin, fırsatçılığın, kurnazlığın zirve yapmasıyla benzer özellikler taşımasıdır. Doğal yansıma olarak şaşkınlığı pandemi döneminde zavallı bir çaresizliğe dönüşen aydın, içine girdiği çuvaldan çıkamaz hale gelmiştir. Bu sefaletin nedeni bence 80 li yıllardan sonra, kendisini insanlığa feda etmeye hazır devrimci tutumdan vazgeçip, dünya nimetlerinden yararlanmaya adanmış, moda tabirle “orantısız” bireyci yöneliştir. Sonuç olarak bu negatif akımın umutsuzluğun, sanatsal üretimde ciddi nitelik sorunlularına neden olması kaçınılmazdır.
Rusya- Ukrayna savaşına gözlerimizi kapayarak, İsrail’in Filsitin’deki katliamlarına sessiz kalarak, kafamızı kuma gömerek, görünürde de olsa fırsatlar açsından herkese bir eşitlik sunulan Sosyal medyanın nimetlerinden bir süre daha yaralanacağız gibi. Çok şükür ki bu mecrada öne çıkmanın, çevre ve kitle oluşturmanın niteliğine bakılmaksızın okur oluşturmanın basit püf noktaları var. Kimsenin kimseyi gerçek anlamda okumadığını dikkate almazsak işler yolunda gidiyor. Facebook Inc. ve Elon Musk’un babalarının hayrına sağladığı platformlarda kimsenin kimseyi fark etmesine gerek kalmadan, anlamaya vakit ayrılmadan zaman öldürmenin şimdilik daha iyi yolu yok.
Buralarda her şey toz toprak içinde. Güçlü bir rüzgâr esip temizleyinceye kadar halimiz böyle. Sonraki yazıda yeni şiir ve öykülerden söz edeceğim. Sadece beğendiklerim olacak.
Şahbender KORKMAZ
Nisan 2024, Ankara
- Toz, Toprak İçinde - Nisan 28, 2024
- Dava - Kasım 5, 2023
- Şiir: Tembel Fıkra - Eylül 10, 2023