“Su Çığlığı”
Metin Turan, edebiyatımızın gerçek emektarlarından. Üretkenliği lafta değil. Yazın dünyasının mutfağında, gerektiğinde şef, gerektiğinde aşçı. Zemini sağlam sanatsal birikimi halk kültürüyle besleniyor. Bu kültürden içselleştirdiği insani sıcaklık doğal olarak şiir ve yazılarına yansıyor.
Metin Turan’ın Ürün Yayınları’ndan çıkan (2022) Su Çığlığı (barış şiiri yazmayacağım) adlı kitabı üzerine söylenecek çok şey var.
176 sayfalık kitap, M. Turan’ın, 2018 Kış Olimpiyatları kapsamında Seul Üniversitesi tarafından düzenlenen Barış Paneli’nde yaptığı konuşma metni ve okuduğu iki şiirden oluşuyor. Kitabı ilginç kılan bir özellik, bu iki şiirin değişik dillere yapılmış çevirilerine kitapta yer verilmiş olması.
Çeviri şiirlerin bulunduğu sayfalar birbirinden farklı renklerle ayrılmış. Çevirilerden önceki sayfalarda çizimlerin, desenlerin, değişik renklerin kullanılması da hoşuma gitti.
Kapak tasarımı ise maalesef bu başarıya eşlik edememiş.
Metin Turan’ın konuşma metni ve okuduğu şiirler, savaştan yana esen rüzgârlara karşı, şiirsel bir duruş niteliğinde. Kısaca, bu bir “Su Çığlığı”.
Tam 25 dilde atılan çığlığın, gerçek muhataplarına değil de dünyanın dört bir yanındaki şiir severlere ulaştığı kesin.
“Barış şiirleri yazmayacağım böylece”
Sipariş usulü verilen mesajlarla değil, yaşadığımız dünyanın hâline hayıflanarak. “Barış Şiiri Yazmayacağım” derken “Su Çığlığı” atıyor. Bir gün, tümüyle kuruduğunda hayatın son bulacağı suyun çığlığı… Metin Turan umutlu. Bir gün “barış şiirleri yazmayacağım” diyor, bir gün “barış şiirleri yazmaya gerek kalmayacak.”
“Küf ve Kirin İçinde Dünyayı Saran Ateş”
Metin Turan, “bir gün barış şiirleri yazmaya gerek kalmayacak” derken umutlu. Ancak insanın insana reva gördüğü eziyetler pek de azalacak gibi durmuyor. Bunu anlamak için insanlık tarihinin dehlizlerinde uzun geziler yapmaya gerek yok. Her şey ortada. İnsanla birlikte çatışma, insanla birlikte çelişki ve insanla birlikte ölüm var. Kendisine, çevresine ve doğaya yararlı olmakla birlikte zararları çok daha fazla. Doğaya karşı zafer elde ettiğini sandığı anda insana karşı suçları da artıyor. Kölelik, mahpusluk, açlık, zorbalık… Savaş araçları modernleşince insanın günahları da modernleşti. “Tüfeğin mertliği bozması” naif bir yakınmaya dönüştü. Kısacası yaşadığımız dünya barış diyen katillerin, sağlık diyen ölüm tacirlerinin, yenilik diyen gericilerin elinde basit bir oyuncak artık. Felsefesiz, sanatsız, şiirsiz bir dünyanın kapısı sonuna kadar açık. Gencecik ve kafası karıştırılmış insanlar bu kapıdan koşarak, panik içinde giriyorlar. Şehir efsaneleri toz duman. Ne tarih bilinci, ne estetik zevk, ne de sanatsal sezgi. Manzara şimdilik bunlardan ibaret.
“Bilirim oysa, göğündeki beyaz güvercini bilen kurşunu”
Böylesine vahim bir manzaranın tablosunu çizmeyecekse, ressam niye ressam? Sınırsız, pasaportsuz bir dünya yalanı Aylin bebeğin temiz gövdesiyle karaya vuran modern Dünya’yı yazmayacaksa niye şair? Özgürlük martavalları kaçak teknelerle birlikte karanlığa gömülen sahtekarları teşhir etmeyecekse niye aydın?
“Ben bitersem söz de biter
Kişnemesi kesilir atların …”
Demokrasinin yüksek beşiklerinin sağcı-solcu, dindar-dinsiz sahtekârları, Ukrayna’daki savaşla birlikte Tolstoy’u yasaklatacak kadar alçalabiliyor. Böyle bir dünyada kim “barış” diyecek? Kaybedecek bir okur kitlesi bile kalmamış aydın mı? Dünü geçtik, an’ı unutan belleksiz politikacı mı?
Metin Turan, “barış şiiri yazmayacağım” demiş “Su çığlığı” atarak.
- Toz, Toprak İçinde - Nisan 28, 2024
- Dava - Kasım 5, 2023
- Şiir: Tembel Fıkra - Eylül 10, 2023