Maymunun Elindeki Silah
Şairlerin çoğunun ortalama bir birey kadar zekâya, iletişim becerisine, duyarlığa ve ortalama bir okur niteliğine sahip olduğunu varsaymamız için pek de fazladan veri aramamıza gerek yok. Yazdıkları şiirlere bakmak bu konuda yeteri kadar fikir veriyor. Bunların azımsanmayacak bir kısmının bilgi birikim ve kültürel donanımdan yoksun, yarı-bilinçli ya da bilinçsizce şiir yazdıkları ortada. Bazılarıysa ‘hayat okulu’ okumuşluğu ile övünmekteler… Bir diplomaya sahip olup olmamalarını önemsiyor değilim. Önemli olan doğrudan doğruya kitap okuma alışkanlıklarının bulunmaması. Bireysel deneyimler dışında en önemli bilgilenme yolu, başkalarının deneyimlerinin taşıyıcıları demek olan kitaplar aracılıyla olduğu için bunu çok önemsiyorum. Şairlerin pek okumadıklarını, ileri okumalardan haberdar olmadıklarını yazdıklarına bakarak rahatlıkla söyleyebiliriz.
Mitolojiyle(Yunan ve Arap-İslam mitolojisi de dahil), tarihle, bilimle ilgileri yok denecek kadar az. Bilgi düzeyleri, rezil durumdaki eğitim kurumlarımızın ders kitaplarıyla sınırlı, belki o kadar bile değil. Biyoloji, astrofizik vesaireyi geçtim, kurgusal soyutlamanın bilimlerdeki müziği denilebilecek matematiği, varlığın matematiksel tanımı ve konumlandırılışı demek olan geometriyi bilmiyorlar. Felsefe ile ilgileniyormuş, felsefeyi biliyormuş gibi rol yapıyorlar… Politika açısından da durum aynı ve son otuz kırk yıldır genel olarak onu aşağılama eğilimi taşıyorlar. Sol cenahtan çoğu, kendini Marksist sanıyor, sağ cenahtakilerin çoğu ise çocukluktan başlayarak ezberledikleri İslam mitolojisine, mesellerine sardırmış durumda.
Baskı ve satış adetlerine bakılırsa edebiyat kuramı kitaplarıyla hiç ilgisi yok bu zevatın. Kendi kitaplarını para verip bastırarak, niteliksiz dergilerde şiir yayımlatarak kendinden menkul olmuş bitmiş varsaydıkları ‘şair’ kimliği ile kasım kasım kasılmaktan geri durdukları da yok. Hasbelkader içlerinde bir tık daha iyi ‘şiir’ yazdıklarını düşündüklerimiz yok mu? Var elbette, fakat bunlar neye yarar? Daha kötü şairlerin içinde bir adım öne çıkmaya mı? Kötünün iyisi, her şeyden önce kötü değil midir ki?..
Böylesi bir bilgisizlik/bilinçsizlikle kuşatılmış vasat ‘şair’ portresine daha yakından bakalım. Bunlar genellikle kendi küçük dünyalarından edindikleri izlenimleri, arzuları, özlemleri doğrudan doğruya uyaklı şekilde kâğıda dökmeyi maharet saymaktalar. Hiçbir yenilik içermeyen şiir coğrafyasının sütçü beygirine dönüşmüş sözcüklerini, imgelerini kamçılayıp durmayı şiir yazmak sanan sıradan insan kimliğiyle şair kimliğinin Arafında kalmış tuhaf insanlar. Hiçbir yaratıcılık, yenilik kaygıları olmaksızın ve hayal gücünü kullanmaksızın gerçekliğin görebildikleri yüzünü gerçekliğin kendisi sanan ve onu, resim sanatından ödünç alarak söylersem, fotogerçekçi bir tutumla ‘şiir’lerinde yansıtmakla övünen merd-i sefiller.
Gerçeğin görünen yüzünü resim çizercesine yazmayı tutum edinen imgecilik akımından habersiz oldukları halde, kimi şairlerin imgeci diye adlandırılması ise tam bir ironi. Bu adlandırmayı yapanların da bu adlandırmaya konu olanların da imgeyi metafor sanmaları ise tam bir kavram kargaşası.
Şiirin vahiy- esinlenmeyle ortaya çıktığı, şair olunmadığı – şair doğulduğu gibi iddialar tamamen yanlıştır. Herkes yanılsamalarının gölgesinde, kendi cehaletinin hamağında dinlenedursa diyeceğimiz bir şey yok. Fakat hayır, o yanılsamaları bayrak yapmaya çalışarak şiirin coğrafyasını büsbütün kirletiyorlar. Parmakları ya çıkmaz sokakları işaret ediyor ya da okurlarını ve takipçilerini bataklığa sürüklüyorlar.
Elbette olan iyi şiire, şaire oluyor.
Can sıkıcı gerçekliğin yeniden yüzeysel üretimi hiçbir gelecek vaat etmiyor. Ellerinden başka türlüsü gelebilir mi, sanmıyorum.
Oysa sanatsal yapıt gerçekliği yaratıcı bir çaba ve özgün bir bakışla ele alarak abartmak, bozmak, ters yüz etmek, içini dışını, ardını, önünü, geçmişini, geleceğini sergilemek peşinde değil midir?
Hepsi neyse ne de bu vasatın psikoloji bilmemeleri feci şekilde içerlenecek bir olgu. Yazdıklarında kendi bilinçaltlarını, yaşadıkları travmaları, en mahrem arzularını dışa vurduklarının ayrımında bile değiller. İnanmayanlar değerli şair Yusuf Alper’in kimi şairlerin psikodinamiklerini ortaya koyduğu çalışmalara baksın. Bu şairlerin çoğu kalbur üstü az çok tanınan ve okunan şairler üstelik…
Edebiyat kuramlarından habersiz, bilgisiz, bilinçsiz zevatın elindeki kalem, maymunun eline verilmiş silaha benziyor. Gelişigüzel ateş ediyorlar ve elbette öncelikle kendi ayaklarına sıkıyorlar ve ne yazık ki çoğunlukla bunu marifet sanıyorlar.
Ölen öldü neyse ne de dirilerine birileri seslenip uyarsa paçalarından akan cehaleti fark edip şiirin yakasını bırakmazlar mı acaba?
- Toz, Toprak İçinde - Nisan 28, 2024
- Dava - Kasım 5, 2023
- Şiir: Tembel Fıkra - Eylül 10, 2023