Liberal Solculuğun Edebiyatımızdaki Yansımaları
Gündelik yaşamın her yanına sirayet eden politikadan, sanatsal ve yazınsal dünyanın da payını alması kaçınılmaz oluyor. Politik, ideolojik konumlanma sanatçının, şairin, yazarın pek çok düşüncesini bazen gizli bazen de açıkça belirliyor. Politikaya egemen liberal düşünceler, her alanı olduğu gibi edebiyatı da sanılandan çok daha fazla etkiliyor ve yönlendiriyor. Onun bu nüfuzu özellikle sol ideolojilere eğilimli entelektüel kişilerde daha çabuk ve daha doğrudan gerçekleşiyor. İşin ilginç yanı geçmişte işçi sınıfının iktidarından yana tavır takınmış olan bu kesimin etkiye bu kadar açık olabilecek kadar zihinsel bataklığa saplanmış ve liberalleşmiş olması. Liberalizmin global rüzgârı bizim sol entelektüeli üşütmüşe benziyor! Çeşitli alanlardaki her konuda tam anlamıyla liberalizmin şiarı olan “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler”ci genel bir tutum söz konusu. Bu tutum yalnızca üretim, tüketim ilişkilerini değil, yaşama alışkanlıklarını ve zihinleri de şekillendiriyor.
Hayvan hakları, çevre, kadın erkek eşitliği, cinsel kimlik vb. konularında gösterilen duyarlıklar, alt kültürlere dönük ‘duyarlık kasma’lar, etnik, mezhebi şeysilerin savunuları, aşiret geleneklerinin, dinsel hoşgörü altında cehaletin ve dogmanın övgüsü vesaire ile solculuk yapıldığı yanılsaması ortalığı kasıp kavuruyor.
Bir hayalet dolaşıyor, liberalizmin hayaleti!
Saydığım konuların hepsi önemli ve elbette çözüm bekleyen sorunlar içeriyor. Fakat bunlar bir ideolojik politik duruşun temeli değil, alt unsurlarıdır. Asıl olan sınıfsal dayanaktır ve sınıfsal dayanağı olmayan bir sol düşünülebilir mi? Salt mikro toplumsal kategorilerin haklarının savunusuyla, çevre duyarlığı, hayvanseverlikle hümanist tavır takınarak solculuk yapılabilir mi? Elbette yapılamaz. Yapılamayacağı için de bunların sözcülüğüne soyunmuş kimi aydın yarı aydınların üslubu anarşist/nihilist çığırtkanlıklar ile kendini dışa vurmaktadır.
İktidar talebinden bihaber ve dahası iktidar olma arzusunun ‘eril’ söylemine karşı koyuş var bir de. Şaka değil! Nasıl olacak peki örgütlenme, görev dağılımı, örgüt liderliği… Rakipleriniz iktidar arzusunu köpürte köpürte kitlelerin üstüne yağdırırken, siz nötr veya dişil bir dille ona karşı koyabileceğinize sahiden inanıyor musunuz? Yok böyle bir dünya. Solun simgesi genellikle mücadelenin simgesi olan yumruktur. Feci şekilde de erildir. Yumruk kola dayalı emeği ve mücadeleyi, hak talebini imler.
Sıradan adlandırmalardan ve köleci toplumun kalıtlarından cinselliğin kavramları olan ve doğrudan tecimsel içeriğe sahip fahişe, fuhuş, pezevenk sözcüklerini edebi metinlerde kullanmanın bile ayıplanması kullananların en azından duyarsızlıkla suçlanmaları ne kadar tuhaf! Varlıkların kendisi var, fakat adlandırmak ayıp, hatta suç!
Böyle yazınca, söyleyince hemen itiraz yükseliyor:
– Efendim bu adlar feodal erkek egemen toplumun jargonuna ait sözcükler.
– E, tamam, feodal erkek egemen jargonun yerini ne aldı? Burjuva erkek egemen toplum değil mi, değişen ne?
– Bu adlandırmalar günümüz toplumu için çok kaba. ‘Pezevenk’ yerine ‘muhabbet tellalı’, ‘fuhuş’ yerine ‘seks ticareti’, ‘fahişe’ yerine ‘eskort’ diyelim…
Adlarını değiştirmekle bütün sorunu çözmüş mü olduk? Fuhuşun yaygınlığının üretim ilişkilerinin dolayısıyla kapitalizmin bir sonucu olduğunu da böylelikle gizlemiş olduk. Sektördeki herkes hobisi olan istediği işlerde sigortalı ve sendikalı olarak çalışıyorlar zaten, ne mutlu size!
Sincan İstasyonu’nda “Mistanbul” adlı bir şiir yayımladım. Bu şiire yönelik olarak cinsiyetçilik yaptığım eleştirisi karşısında afalladım. İstanbul ile yaşlı bir fahişe arasında kurduğum metafor, sözcük fetişisti bir şairin gözünden kaçmamış… Vay canına!
Oysa iddialı bir şiir. Bir kavramı önemsemediğimizi vurgulamak için önce onu, ardından da onun önüne bir ‘m’ sesini takarak tekrarlarız ya hani. ‘Ayna mayna’ gibi. ‘Mistanbul’ benzer örneklerinden esinlendiğim bir ad. Aslında İstanbul’un görünmeyen yüzünü de temsil etmiyor değil. Öte yandan bu adlandırma kötü kokan şehre dönük bir ironiyi de ‘mis’ sözcüğüyle dile getiriyor. Gerçekten de yalnızca cinsel değil, aynı zamanda tecimsel, üretimsel, sendikal açıdan ve emeğin pazarlanması bağlamında komple fuhuş batağında çırpınan bir İstanbul’a gönderme yaptığım şiirde adamın eleştirel tutumu çok ilginç!
Sanatçıların, şairlerin yazarların kavramları bilinçle kullandıklarını varsayanlardanım. Aydın için hemen her kavram üzerinde durulması düşünülmesi gereken birer anlatı ögesidir. Bununla birlikte kaypak tabanlı kimi aydın, yarı aydının kavramlar üzerinde yeterli sorgulamayı yapmadan liberalizmin sözcülüğüne soyunması ve onlar adına liberal solculuk yapması affedilemez bir hatadır.
Liberal solculuk liberalizme dahildir…
- Toz, Toprak İçinde - Nisan 28, 2024
- Dava - Kasım 5, 2023
- Şiir: Tembel Fıkra - Eylül 10, 2023