ÇOCUK EDEBİYATINA DAİR DEĞİNİLER
Deneme

Çocuk Edebiyatına Dair Değiniler

2000’li yıllarda çocuk edebiyatı dalında eser veren yazar sayısında dikkat çekici bir artış oldu. Belli başlı yayınevlerinin hemen hepsinin bir de çocuk kitapları dizisi var. Son yıllarda telifi serbest kalan Küçük Prens’i neredeyse yayımlamayan yayınevi kalmadı. Bir kitapçı rafının birini değişik yayınevlerinden çıkan Küçük Prens kitaplarına ayırmıştı. Üşenmedim saydım tam otuz iki ayrı yayınevinin Küçük Prens’i vardı. Demek ki sanal her ne kadar çocukların yaşamının odak noktası olsa da kitaptan uzaklaşılmış değildi.
***
Bir yazar arkadaşımla söyleşirken söz çocuk edebiyatından açılınca, “çocuk öyküleri yazmak için masaya oturuyorum ama bir bakıyorum büyükler için yazmışım,” dedi. Onun bu konuşması karşısında, “ben de büyükler için yazayım diye başlıyorum, ama bir bakıyorum çocuklar için yazmışım,” dedim. Belki biraz abartıydı ama gerçekten de kalemim hep çocuklar için yazmaya gidiyordu.
***
Bir zamanlar bir yayınevine yayımlanması için bir dosya göndermiştim. Dosya, öğretmenliğimin ilk yıllarında doğuda koşulları oldukça zor olan bir köyde geçen iki yılımı anlatan günce şeklinde bir anı romandı. Yayınevi dosyayı uzun bir süreçten sonra yayımladı. Ancak ilginçti! Kitabım yayınevinin çocuk kitapları dizisi arasında çıkmıştı. Doğrusu böyle olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi. Demek ki ben her ne kadar büyükler için yazıyorum desem de aslında hep çocuklar için yazıyormuşum. Bu durum belki de uzun yıllar ilkokul öğretmenliği yapmış olmamdan kaynaklanıyordu. Zira ilkokul öğretmenliği sırasında derslerde daha yalın tümceler kurmak, çocuğun anlayacağı sözcüklerle, kısa cümlelerle konuşmak bir bakıma zorunluluk oluyordu.
***
Öğretmen okulundaki öğrencilik yıllarımızda her yıl okulun ilk açıldığı gün kasabada yaşayan yaşlı bir eğitimci gelip konuşma yapar, eğitim- öğretime öyle başlanırdı. Konuşmalarının arasında, “eskiden ilkokul öğretmenleri hep çocuklarla uğraşıyor, onların ruhu da çocuktur diye tanıklıkları kabul edilmezdi…” demişti.
***
Ne zaman çocuk edebiyatından, didaktik olmaktan, çocuklara öğüt vermekten söz edilse, çocuk kitapları yazarı bir arkadaşımın anlattığı şu hikâyeyi anımsarım hep: Bir mahallede çocuklar her gün okul bitiminden sonra bir yerde toplaşır, boyunlarına astıkları tenekeleri trampet gibi çalarak mahalleyi dolaşırlarmış. Mahallelinin tüm uyarılarına rağmen teneke çalmayı bırakmamışlar. Mahallede yalnız yaşayan yaşlı bir adam mahalle halkına, “siz bu işi bana bırakın, ben onları bu işten vazgeçireceğim,” demiş. İlk gün çocuklar tam da kapısının önünden teneke çalarak geçen çocuklara, “çocuklar, eğer her gün teneke çalarak benim kapımın da önünden geçerseniz her birinize onar lira vereceğim,” demiş. Çocuklar sevinmişler tenekelere daha da hızlı vurarak onar liralarını almışlar. İkinci gün yine teneke çalarak kapısının önünden geçerken yaşlı adam bu kez, “çocuklar bugün fazla param yok, beşer lira vereyim,” demiş. Çocuklar, “ama biz on liraya anlaşmıştık,” diyerek beşer lirayı biraz da isteksizce almışlar. Üçüncü gün yine teneke çalarak geçerken yaşlı adam, “çocuklar, bugün çok az param var, ancak birer lira verebileceğim,” deyince çocuklar, “ama bu iş bir liraya da yapılmaz ki, biz çalmaktan vazgeçiyoruz,” diyerek boyunlarında asılı tenekeleri çıkarıp oraya atmışlar.

edebiyatkafe
Latest posts by edebiyatkafe (see all)

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir