Bir Kitap, İki Dergi
Yaz ayları benim hayatımda, bireysel yönü ağır basan faaliyetlerle geçiyor. Yazmaktan çok okumak ve gezmek… Öğrencilikten kurtulamayışımdandır belki. Böylece öğrencilik yıllarımı önemsediğimi, özlemle andığımı söylemiş olayım. “Yazma Serüveni, Mezun Vermeyen Okul” başlıklı yazıyla kast ettiğim biraz da buydu. Tatil günlerinde sadece okuyorum, okumaya daha fazla fırsat buluyorum. Gezmenin, bir anlamda okumak olduğuna inanırım. Zaten yazdıklarını yırtan, kalanları da satır satır silen biriyim.
EdebiA için her Cumartesi yazma kararı verdikten sonra tembelliğime kılıf aramaktan bir nebze kurtulmuş oldum. Edebi yönü olsun olmasın her düz yazının ilk cümlesi önemli. Sonrası kolayca geliyor. Tabii, şiir için bu durum geçerli değil. Şiir yazmak, ağır ve tehlikeli işler grubuna giriyor. Bu nedenle iyi bir ustanın elinde önce çırak, sonra kalfa olarak yetişmeli sonra da usta yardımcısı olarak devam etmeli. Bana göre şair “ben ustayım”, yani “şairim” demeye başladığında da yeniden çıraklıktan başlamalıdır. Bu fikrimi beyan edişimin nedeni şair listelerinde görünme telaşıdır. Kısacası “yazarım”, “eğitimciyim” demek kadar kolay değildir “şairim” demek. Bunu başkalarının söylemesi yeterlidir.
Dergi ve yayınevi editörlerinin işi zor. Eskiden yazar kısmı parmakla gösterilirdi. Şimdi okuyan herkes yazıyor, hatta yazmak için yeterince okumadığı, yazdığı her satırdan belli olanlar da yazıyor. Kimseye yazmayın diyemeyiz tabii. Bu konuda hakem her zaman okur. Ancak okurun hakemliği için de editörler, yayın yönetmenleri ya da eleştirmenlerin olurundan geçmek şart. Bu şarta karşılık, “paramı bastırıp kitabımı çıkarırım” diyenlere de kimsenin karışacak hali yok.
Yeni çıkan binlerce kitap, onlarca dergiyi okuyup değerlendirmek; hem maddi olanaklar, hem de zaman açısından ne yazık ki mümkün değil. Bu nedenle imzalanıp şahsıma gönderilmiş kitapları titizlikle okuyup değerlendirmeye çalışıyorum.
Masamda “Salâ” ve abonelik yoluyla katkı sunmaya çalıştığım iki dergi var.
Orhan Göksel: “Sala”
Şiirden genel beklentim, okunabilirliği, derinliği ve çağrışım zenginliği. Bir okur duygusallığı ile okurum şiiri. Biricik lüksüm budur. Şiirden keyif almak için bunları karşılayan şiirleri yeğlerim. Şairden beklentim ise kibirsiz, dostane, kadirşinas ve hesap kitap peşinde olmamasıdır.
Şiir yazmaya ilk başladığım yıllarda, şimdi dünyamızda olmayan büyük şairlerimizle tanıştım, sohbet ettim, yazıştım. Onlardan bazılarına karşı, yazışmalarda saygıda kusur etmişliğim oldu. Onları şimdi daha büyük bir saygıyla anıyorsam, gençliğimin taşkınlığını kolay anlamalarındandır. Bunları niye yazıyorum, çünkü şair olan ‘yüce tepelerin’ rüzgarından etkilenmez. O tepelere ne kadar kolay çıkıldığını biliyorsa o kadar hızlı inildiğini de bilir. Sonuçta okurdur, şair eden adamı, okurdur şairlikten eder adamı. Şair öyle afrayla, tafrayla, kıyafetle, aksesuarla, “ben şairim” demekle olmaz.
Orhan Göksel’in şiiriyle ilk kez, “Sala” ile tanıştım. Kitaba adını veren “Sala” şiirinde şiirin tekniğe ihtiyacını yeterince karşılıyor. Aynı şiirde ciddi bir işçilik var. Sözcükler esin perisinin sunduğu kadarıyla, şairin de aklına geldiği gibi değil, söyleyişe hizmet için var. Söyleyiş biraz daha yumuşatılırsa, şiirinin özgünlüğü daha da dikkat çekecektir diye düşündüm. “Kırılma” şiiri etkiledi.
“Eğildim kuyunun derin sessziliğine,
Bilsen neler anlatır.”
Orhan Göksel şiirinin baba şair Abdülkadir Budak şiirinden farklı olduğunu görünce sevindim. Sadece babası değil, duyarlılık alanlarındaki farklılıkla günümüz genç şairlerinin yazdıklarından da ayrılıyor.
Nesilim ben,
Bulaşıcı hastalık,
Anneme babamdan geçtim,
Şehre annemden.
Şair tavrı da aslında şiirinde saklı. Okuru önemsiyor. Şiirin, rastlantıyla bir araya gelen imgeler yığını olmadığının bilincinde.
Elleri yok şehrin, sevilmek ister,
Öğrendim ve dokundum.
Sincan İstasyonu
Ankara’da, Abdülkadir Budak Yönetiminde iki ayda bir çıkan sanat edebiyat dergisinin 120. sayısında sadece şiir var.
“biliyorum çok zor
kara kalemle yeniden başlamak hayata!”
Güler Kalem
Turnalar
Turnalar, uluslararası hakemli bir edebiyat sanat dergisi. 24 yıldır, yayın hayatını devam ettirme başarısını gösteren dergi, Metin Turan yönetiminde Ankara’da çıkıyor. 85. sayıda makale, deneme, öykü ve şiirler yer alıyor. Bedriye Korkankorkmaz’ın “İrlanda’nın Asi Dâhisi: James Joyce” başlıklı denemesini ilgiyle okuduğumu belirtmeliyim.
- Toz, Toprak İçinde - Nisan 28, 2024
- Dava - Kasım 5, 2023
- Şiir: Tembel Fıkra - Eylül 10, 2023