Acemi, Hantal, Beceriksiz ve Mahcup Martin Eden
Kitap Dünyası

Acemi, Hantal, Beceriksiz ve Mahcup Martin Eden

Peşinen söylemek isterim ki bu yazının amacı çevirmenleri yermek, eleştirmek, eksikliklerini bulmak değil. Keşke bunu yapabilseydim ama sevgilim Türkçeden başka dil bilmiyorum. Bu konudaki yetersizliğimde, ekonomik ve sosyal durumum yanında eğitim sistemimiz de suçlu. Çevirmen demişken; onlar olmasaydı Gorky’i, Poe’yi, Maupassant ve Çehov’u hiç okuyamamış olmanın kabusunu yaşayacaktım. Onlara ciddi anlamda saygı duyuyor, emekleri için kendi adıma en azından bir kuru teşekkürü borç biliyorum.

Gelelim çeviri kitaplarda yaşadığım açmazlara. Sanırım birçok okur bu konuda karmaşa yaşıyor. E-kitap okuyucular ve kütüphanelerin zenginleşmesiyle birlikte okurun tercihleri de zorlaşıyor. Ayrıca benim gibi gün ışığında kâğıttan, geceleri ekrandan okumayı tercih edenler için kitaplardaki önemli çeviri farklılıkları; içerik atlamalarına, kopukluklara ve soru işaretlerine sebep oluyor. Farklı basım ve çeviri tarihlerinden kaynaklanan eski -yeni Türkçeden bahsetmiyorum. Problem ‘cevap’ veya ‘yanıt’ ayrımı değil. Öyle örneklerle karşılaşıyorum ki romanın daha ilk sayfasından itibaren anlamları birbiriyle örtüşmeyen paragraflar dikkat çekiyor.

Elimde Jack Landon ’un Martin Eden adlı romanının Varlık Yayınları, Oda Yayınları, Can Yayınları, İş Bankası Yayınları ve İletişim Yayınları tarafından yapılan basımları var. Dedim ya, ilk maksadım geceleyin tabletten, gündüzleri de kitaptan okumak. Varlık Yayınları imzasını taşıyan kitap elimde. Çok eski basım, sayfaları yıllandıkça daha da sararmış, puntolar küçük. PDF formatı tarafında ise tercih fazla. “Martin Eden’in Türkçe çevirisini  yapmayan yayınevi kalmamış” desem abartmış olmam. Biri kağıttan olmak üzere beş kitap yeter dedim… Sözü fazla uzatmadan, romanın ilk bölümünün birinci paragrafının bu beş yayınevi tarafından yapılan çevirilerini okuyalım:

(1) Anahtarla kapıyı açıp içeri girdi. Hantal bir hareketle kasketini çıkaran genç, peşindeydi. Gencin üzerinde denizin kokusunu taşıyan kaba giysiler vardı; belli ki kendini içinde bulduğu bu ferah giriş, alışık olduğu türden bir mekân değildi. Kasketini ne yapacağını bilemediğinden cebine tıkıştırmaya çalışıyordu ki diğeri elinden aldı. Usulca ve doğal biçimde alıvermişti; hantal genç bunu takdir etti. “Anlıyor,” diye düşündü. “Aklımdan geçeni olduğu gibi görüyor.”

(2)Kapıyı anahtarla açan gencin peşi sıra içeri giren delikanlı, beceriksiz ve mahcup bir hareketle şapkasını çıkardı. Üzerinde denizin kokusunu taşıyan kaba saba giysiler vardı ve kendini içinde bulduğu geniş salona asla yakışmayan bir görüntü çiziyordu. Şapkasını ne yapacağını bilemeyip ceketinin cebine tıkıştırmaya çalıştığı sırada diğeri uzanıp şapkayı elinden aldı. Sessizce ve doğallıkla yapılmış bu hareketi mahcup delikanlı anlayışla karşıladı. “Farkında,” diye düşündü. “Ne mal olduğumu kesin anlayacak.”

(3) Kapıyı anahtarla açanın ardından içeriye acemice bir hareketle kasketini çıkaran bir delikanlı girdi. Sırtında deniz kokusu sinmiş kaba bir elbise vardı; delikanlının, kendini içinde bulunduğu bu salona hiç yakışmadığı da her halinden belliydi. Kasketini ne yapacağını bilemiyordu; ceketinin cebine sokuşturmaya çalıştığı sırada öbürü, kasketi onun elinden aldı. Bu hareket sakin, tabii bir şekilde yapılmış kaba saba delikanlı da bunu beğenmişti. “Halden anlıyor” diye düşündü, “bana epey yardımı dokunacak”

(4) Biri kapıyı anahtarla açarak içeri girdi. Onu, beceriksiz bir tavırla başındaki şapkasını çıkartan genç izledi. Deniz kokan kaba giysiler vardı üstünde. Kendini, içinde bulduğu bu kocaman salona hiç yakıştırmıyordu. Şapkasını ne yapacağını şaşırmıştı. Yanındaki onu götürürken paltosunun cebine tıkıştırıverdi. Berikinin hareketleri öylesine sessiz ve doğaldı ki, beceriksiz genç onu takdir etti: ‘Anlıyor,’ diye düşündü. ‘Bana yardım edecek.’

(5) Kapıyı anahtarla açarak içeri giren ilk kişiyi, beceriksiz hareketlerle kasketini çıkaran genç bir adam izledi. Denizci olduğunu düşündüren giysileri vardı ve girdiği bu geniş salon da hiç de rahat olmadığı belliydi. Kasketini ne yapacağını bilemiyordu. Ceketinin cebine tıkmaya çalışırken, diğer adam alıverdi kasketi. Bu hareketi sakin ve doğal bir tavırla yapmıştı. Beceriksiz genç şükran duydu. “Durumumu anlıyor,” diye düşündü. “Belli ki bana yardımcı olacak.”

(6) The one opened the door with a latch-key and went in, followed by a young fellow who awkwardly removed his cap. He wore rough clothes that smacked of the sea, and he was manifestly out of place in the spacious hall in which he found himself. He did not know what to do with his cap, and was stuffing it into his coat pocket when the other took it from him. The act was done quietly and naturally, and the awkward young fellow appreciated it. “He understands,” was his thought. “He’ll see me through all right.”

Yazma, yazarlık hakkındaki düşüncelerini paylaşan hemen tüm tanınmış yazar; “iyi bir yazar olmak istiyorsanız, iyi bir okur olmalısınız” demektedir. Turgenyev, Gorky, Woolf, Hemingway ve diğerleri benzer şeyleri söylemektedir. İyi okur olmak, sadece ana dilde yazılmış eserlerle mümkün olmaz. Edebiyat tarihinde yeri olan yapıtlar öncelikli olmak üzere, diğer dillerde yazılan kitapları okumak şarttır. İyi okur olmanın amacı yazarlık serüveniyse ki genellikle iyi okurlar bu yolculuğa çıkar, özgün yazabilmenin ilk adımıdır. Yazmanın yol haritasını ortaya çıkaran şey öncekilerin gittiği yerleri bilmekten geçer. Önceki yazarlardan kasıt, edebiyat akımlarının öncülerinden başlayarak modern yazın külliyatını oluşturan yazarlardır.

Ben şahsen, bu eserleri çeviriler yerine orijinal dilde okumak isterdim. Bana göre yazar adaylarının, İngilizce, Fransızca, Rusça gibi dilleri öğrenmesi ve ‘okumaları’ o dillerde yapması büyük avantaj olacaktır.
Yukarıda sözünü ettiğimiz örnek çeviri sorunlarının, şiir çevirisi cephesindeki durumuna ise en iyisi hiç değinmeyelim.


1 Çeviren Levent Cinemre, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2014
2 Çeviren Erhun Yücesoy, Can Yayınları, 2004
3 Çeviren Mete Ergin, Varlık Yayınları, 1972
4 Çeviren Gülen Aktaş, Oda Yayınları
5 Çeviren Yiğit Yavuz, İletişim yayınları, 2013
6 Orijinal metin

 

edebiyatkafe
Latest posts by edebiyatkafe (see all)

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir